Merhabalar. 29 Ekim Cumhuriyet bayramımızı geride bıraktık. Akşamında çocuklarıma bildiğim bazı kahramanlık hikayelerini anlatmak istedim. Benim hâlâ hatırlarken yüreğimin coştuğu hikayeleri çocuklarım bir kayıtsızlıkla, "sussa da filmi seyretsek" bakışlarıyla dinleyince doğrusu içime dokundu. Nasıl bir gençlik yetişiyor bu ülkede endişesine düştüm. Bu ülkenin bedelini nasıl ödedik, tekrar tekrar da aynı bedeli defalarca ödediğimiz halde, gençliğin sadece üstünde yaşadığımız bir toprak parçası nazarıyla vatan bilincine ulaşamadığını düşündüm. ( Belki abartıyorum. Ama bu lakayt bakış açısı ile toprağımıza gereken değerin verileceğini düşünmüyorum.)
Ankara'nın göbeğinde yaşasak da kurtuluş savaşı anılarının korunduğu yerlere çok yakınız. İmkanımız varken hadi dedim. Polatlıya gidelim şehitliği ziyaret edelim. Vee... zorla da olsa yola çıktık:)))
Temelliye varmadan, Alagöz Karargahı müzesi tabelalarını görünce direksiyonu tabelanın işaret ettiği yöne kırdık. 1921 yılında Ağustos-Eylül arasında 22 gün süreyle Atatürk'ün konakladığı ve Sakarya Meydan Muharebesinin büyük bölümünü planladığı bu evi ziyaret ettik. Çok güzel bir şekilde restore edilmiş ve Anıtkabir komutanlığına bağlı olarak müze haline getirilmiş bu evde, Atamızın merdivenlerden koşarak indiğini, çalışma masasının başında, harita üzerinde saldırı planlarını hazırladığını hayal etmek ne büyük bir heyecan.
Müzeyle ilgili pekçok bilgi bulabilirsiniz. Benim dikkatimi çeken şey, çatısındaki bu tavus kuşu süslemesiydi. Yine içindeki odalarda da tavus kuşuna ait süslemeleri görünce, müze ilgilisine sordum. Meğer o zamanlar soyun devam etmesini temsil edermiş. İçini de anlatmak isterdim ama gözünüzle görmenin yerini tutamaz. Burada ayrıntılı olarak bilgi mevcut yine de.
Polatlı şehitler abidesini ise hatırladığımdan daha farklı buldum. Çok daha güzelleşmiş ve kapsamlaştırılmış. Mehmetçik anıtının altını müze olarak düzenlemişler. Ayrıntılı bilgiler internette mevcut olduğundan detaylara girmiyorum. Ama ilk anıtı da bayrağımızla beraber göstermek istiyorum.
Bu anıt ve daha fazlası için buraya bakabilirsiniz.
Bir kare de Sakarya Şehitliğinden göstermek istiyorum.
Şehitlikte onarım ve güzelleştirme çalışmaları vardı. Kenarda görülen pril o sebeple orada:)))
Bu da Şehitliğin hemen içindeki anıt. Burası temsili bir şehitlikmiş. Vatan toprağına karışmış, kabri belirsiz, ismi belirsiz şehitlerimizin gıyaben kabirlerini temsil ediyor. Yine de bir fatiha okuyup öyle ayrıldık. Bunların dışında Gazitepe, Kartaltepe ve Dua tepe yi de görmeyi çok istiyorduk. Ama artık güneş erken batıyor ve bizim çok az bir zamanımız vardı. Bir tercih yapmak zorundaydık. Sadece bir tepenin ziyaretinde bulunup dönüşe geçmemiz gerekiyordu. Kısa bir araştırma yaptık. Bu tepelerden, savaşın en şiddetli cereyan ettiği tepeyi seçmek, savaşın şiddetini ruhumuzla burada hissetmek istiyorduk. Dua tepeyi önerdiler. Vakit kaybetmeden kalan vaktimizi Duatepe' de harcamak üzere yola çıktık.
Hemen Duatepe'nin girişinde, Başkomutanın, savaşın her karesini izlediği, hafızalarımızdaki resmini temsil eden bu anıt karşıladı bizi.
Atatürk'ün gözünden bakmaya çalıştım burada. Bulunduğu yer öyle stratejik bir nokta ki, önünde uzanan uçsuz bucaksız araziyi, bir taşını bile gözden kaçırmadan izleyebilir insan. Bu meydanda kurşunların havada uçuştuğu, sonbahar rüzgarında dökülen yapraklar gibi her dakikada, orada ya da burada bir bedenin toprağa düştüğünü düşlesenize. İliklerime kadar titredim. Şiddetle esen rüzgarın uğultusunda, derinlerden gelen güllelerin ıslığını, nidaları göklere yükselen şehitlerin fısıltısını duydum sanki. İçime işleyen, ruhumu üşüten bu anı anlatamam size. Mutlaka gidip görün.
Şu anıttaki heybeti hissedebiliyor musunuz? Arkamı döndüğümde, sanki savaşın kaderini belirleyen komutanların göklerden yere indiğini, ruhlarının çevremde dörtnala dolaştığını zannettim. Uzun uzun anıta yüklenen anlamları anlatmak yerine, alandaki dehşetin manayla birleştiğinde, yüreğimde doğurduğu heyecanı anlatmak isterdim ama kabiliyetim yetmez.
Elbette bunda, havadaki kasvetin de payı büyük.
Bir de alanda temsili olarak oluşturulan mevzii ler var yaa... Resmen şimdi bir mehmetçik fırlayacak da elinde süngüsüyle bayırdan aşağa koşarak düşmana saldıracak gibiydi.
İşte böylesine etkileyici bir yerdi Duatepe.
Gün bitip de evimize doğru yola çıktığımızda çocukları bilmem ama, benim içimdeki birşeyler, bu şanlı atlar gibi şahlanmıştı.
Yarın evimin haftalık işleriyle uğraşmalıyım. Dikiş projemi yetiştirebileceğimi sanmıyorum. Paylaşabileceğim yeni bir günümde yeniden buluşmak ümidiyle.Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Mutlu akşamlar.