10 Ağustos 2014 Pazar

Bu hafta gezdim

Bu hafta izinliydim. Eşimin bel ağrıları içi kaplıcaya gittik. Sakarya Akyazı, bilirsiniz. Kaplıca tatili demek ayaklarını uzatıp bolca dinlenmek, banyolara girip kalan vakitlerini de uyuyarak geçirmektir benim gözümde. Bizim de ilk amacımız buydu. Ama çocuklarla gidince, hele de gençliği adımlamaya başlayan, kanı kaynayıp yerinde duramayan kişiliklerse bunlar, onlara da hitap edecek programlar oluşturmak elzem oluyor. Netekim bu sessiz huzurlu günlere iki günden fazla dayanamadılar. Biz de hadi dedik vaktiyle arşınladığımız sokaklara çocukların da izlerini bırakalım. Ama anlaşmamız var. Yorulunca geri döneceğiz.














Standart faaliyetlerimizden biri, ayaklarımızın alıştığı bir alabalık çiftliğinde kiremitte alabalık yemektir. Bu sene farklı bir yer olsun diye esnafla muhabbete geçtik. Eşimin prensibidir. Güzel bir şey yemek istiyorsan, yoldaysan kamyon şöförlerine, konaklamışsan esnafa sor der. Esnaf da bize Altındere yi tavsiye etti. "Derenin en sonuna kadar git abi. Karnını doyurunca da şöyle bir gezmeye çık"
Derenin sonunda Altıparmaklar Alabalık tesislerini bulunca motoru durdurduk. 


Reklam olsun diye söylemiyorum. Ama en eski tesis burasıymış. Alabalığından kahvesine kadar her lokmadan lezzet aldım. Derler ya yemekten sonra kırk adım at. Biz de dereboyu yürüyüşe çıktık. Epeydir doğa yürüyüşü yapmamışım. Yüzden fazla poz çektim.


 Nerdeyse her ağacı, her kuşu arşivleyecek kadar resim var elimde ama size sadece yukarıdaki pozu gösteriyorum.















Yol boyu köprüler, küçük geçitler, kimi zaman sakin kimi zaman arsız akan Altındere. Çok keyif aldığım bir yürüyüş oldu. Uzun bir zamandan beri, börtü böcekten korktukları için pikniğe bile gitmeyen bizim çocuklar da sanki yepyeni bir dünya keşfetmiş gibi hep önümüzden keşfe çıkıp, yeni güzergahlar belirlediler.













Sırtlarında çanta, içi çekirdek ve çukulatadan mütevellit erzakımız ile üç km lik bir tracking ile akşamı ettik. Üç adımda bir onlar bir kurbağayı zıplatmak için, iki adımda da ben profesyonel fotoğrafçılara taş çıkartır pozlar yakalamak için, her adımda da eşim belini dinlendirmek için molalar verdik. Çok güzel geçti, çoook. Sıkılmadınızsa size kırmızı benekli bir alabalığın da resmini göstereyim 













Ne kadar şifalıysa bu balık, ilaç niyetine satıyorlar. Çiğ halde bele sarıp üç beş gün beklersen bel ağrısı diye bir şey kalmıyormuş. Ama kokusundan durulmazmış evde. Valla o kokuyu tarif ettiklerinde eşime bakıp," sakın bu fedakarlığı benden bekleme, boşanırım da bu eziyeti çekmem" dedim. İş yeri sahibi bile güldü. Yok yenge, abiyi balıkla beraber bir köye, bağ evine falan göndermen lazım, evde değil apartmanda bile yaşanmaz o kokuyla. Sonuçta almaktan vazgeçtik.














Ertesi gün bizimkiler dururlar mı başladılar "nereye gidiyoruz?" demeye. Hadi dedik Karasu'ya gidelim. Deniz, kum, güneş. Akdenizin yerini tutmasa da bir de karadenizin sularında eğlensinler. Biz de kenarda oturur kahvemizi içeriz. 

Uzun bir kıyısı ve dar bir kumsalı var karasunun. Çılgın dalgaları sevenler, ve iyi yüzme bilenler için harika bir yer. Ama tesis olarak yetersiz bence. Biraz daha geliştirilse mükemmel. Kıyıda çadırlar var, gece konaklamak için. Biraz daha genç olsaydık, bir gece geçirmek isterdim. Ama artık geceleri sırtım kuş tüyünden hallice yataklar arıyor benim de:))) Biraz keyif yaptıktan sonra kenardaki tesislerde karnımızı doyurmayı göze alamadım. Karnıma yemekten ziyade kum çakıl girer diye biraz daha nezih bir yer aradık. tabi ki yine esnafa sorduk. Sakaryanın nazlı nazlı akıp da denize döküldüğü yerde güzel lokantalar olduğunu öğrenince bir de oraları görelim dedik. Yukarıdaki resim de oturduğumuz yerden karşı yaka. Çok iç açıcı, seyretmesi keyifli bir manzara. 


Balıkçı teknelerine bakarak karnımızı doyurduk. Baksanıza şu derya kuzularına. Seyretmesi bile iştah açıyor. Öyle mide delisi değilim ama bir haftada 1.300 gram alıp da gelmişim. 
Karnımızı doyurduktan sonra baktık ki artık kırk adım atacak halimiz kalmamış biz de yan gelip yattık. Akşama kadar oturduğumuz yerden etrafı seyrettik ve balık tuttuk.













Evat yaa. bir ince misinayla, sırf eğlence olsun diye başladık. Ama mübarekler, her oltaya mı gelir böyle. Hatta önümüzdeki ekmek bitti de boş olta bile balık çekti. İğnenin ucunda kıpır kıpır. Küçüğünden, büyüğüne boy boy. Ama hepsini tekrar suya attık. Sonunda dayanamadık birisini garsonlara gösterip cinsini sorduk. Meğerse sazanmış. Şimdi o sözün değerini daha iyi anladım. Neyse zannederim sıkıldınız. Ben de doğrusu yazmaktan sıkıldım. Yarın pazartesi. Hala evde temizliği bitiremedim. Ve vatandaşlık görevimi yapıp, demokrasi için oyumu kullanacağım. Müsaadenizle kaçıyorum. Ama söyleyeceklerim daha bitmedi. Bir ara bu posta tekrar devam edeceğim. Ben çok keyif aldım. Size de yaşatabildim mi bilmem ama en azından fazla sıkmadığımı umarım.:)))) Hoş kalın.

4 yorum:

  1. Güzel bir şey yemek istiyorsan, yoldaysan kamyon şoförlerine, konaklamışsan esnafa sor felsefesi bizde de vardır. Nerden kalmışsa kulağımızda artık çok defa test edilmiştir, kesinlikle doğrudur :)
    Ne kadar güzel yerlerde, güzel zamanlar geçirmisiniz :) Sakiin, huzurluuu. Ohh miss :))
    Sanki fotoğraflara bakarken o sessizliğin içinde derede akan suların seslerini dinledim ben de :))
    İyi geldi bakmak bile, teşekkür ederim :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ettim:))) Gelişlerin mutlu ediyor beni:)))

      Sil
    2. Buraya gelişlerim beni de mutlu ediyor :)
      Aslında yazdığımdan daha sık geliyorum. Bişey yapmış mısın, yazmış mısın diye ama sanki bir sürü yorum yazsam ayıp olacakmış gibi geliyor. Sonra bi daha bakıp gidiyorum ve beklemeye devam ediyorum :)

      Sil
    3. Hiii artık ben göklerde mi uçsam, fezada mı gezsem... Ama doğrusu ben de senin sayfanı tıklayıp duruyorum. O hoparlördeki kimlik değişimi var yaa.... Eşime bile gösterdim. Müthiş bir başarı. Bir de verdiğin spor tüyolarını not ettim. Kendimi alıştırmak için ufaktan başladım:)))) Bilmem ki hangi bir şeye teşekkür etsem:))))) Ben de eski postlara çekindiğimden yorum düşmedim:))) Zaten blog mezarlığına düşmemek için çoook büyük çaba sarfediyorum:)))) Ama söz bundan sonra sessiz blogger olmamaya gayret edeceğim:))))

      Sil

Ne düşündüğünüz önemli